14 Ocak 2015 Çarşamba

Elbistan Tarih Kokuyor

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özkarcı, Elbistan’da bulunan Ulu Cami, Çarşı Atik Camii ve Himmet Baba Camilerinin yapı itibarı ile Türk sanatı açısından ilkleri barındırdığını söyledi.

Kahramanmaraş kent kültürünün ortaya çıkmasına, geliştirilip yaşatılmasına katkı sağlamak amacıyla Bilgi, İletişim, Sanat, Eğitim ve Kültür Gençlik Kulübü Derneği (BİLSEK) tarafından projelendirilen sosyal, kültürel, çevre gezilerinin dördüncüsü Elbistan ve Afşin’e gerçekleştirildi.Başkanlığını Mehmet Köşk’ün yaptığı BİLSEK’in Kahramanmaraş Kültür Sanat Derneği ile ortaklaşa organize ettiği geziye, Kahramanmaraş Kültür Sanat Derneği Başkanı Eğitimci-Yazar Abdulhakim Eren rehberlik etti.

Gezi programının Elbistan ayağında Yazar Arif Bilgin’i ziyaret eden heyet, birlikte Ulu Camii, Çarşı Camii, Ümmet Baba Camii ve Pınarbaşı’nı gezdiler.

Elbistan’a gelen heyetilk olarak Ulu Camii’negeçti. BuradanKahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özkarcı, heyete Ulu Camii’nin tarihi konusunda bilgiler sundu. Heyet daha sonra Çarşı Atik Camii ve Himmet Baba Camii’ni gezip, Pınarbaşı’na geçti.

Pınarbaşı’nda gezinin Elbistan ayağı hakkında bir değerlendirme yapan Prof. Dr. Mehmet Özkarcı, şunları söyledi:

“Biz bu gezi programımızda Elbistan’da Ulu Camii, Camiyi Atik yani Çarşı Camii, Himmet Baba Camii, türbesi ve zaviyesini gedik. Elbistan Ulu Camii Türk Sanatı açısından oldukça önemlidir. Bu yapı son şekliyle Dulkadirbeyliği döneminde Şehsuvar Ali Bey zamanında 1515-1522 yılları arasındaki tarih döneminde inşa ediliyor. Tabii bu cami yerinde daha önce Anadolu Selçuklular döneminde Elbistan emiri olan Mübarezettin Çavlı Bey tarafından yaptırılan cami yer alıyordu. Tabii bu cami 1507 yılında Şah İsmail’in Elbistan’a saldırısı sırasında yakılıp-yıkılıyor. Bu camiden günümüze girişteki taç kapısı ve 1239 tarihli inşa kitabesi gelmiş. Cami yıkılınca belirttiğimiz gibi şimdiki cami Dulkadir Beyliği döneminde inşa ediliyor. Türk sanatı açısından oldukça önemlidir. Çünkü Türk Sanatında bu çapta ilk defa dört yarım kubbeli merkezi planlı inşa edilen camidir. Mimar Sinan’ın çıraklık eserim dediği İstanbul’daki Şehzade Camii’nden de önce yapılmıştır. Bazı kaynaklarda Mimar Sinan’ın Şehzade Camii’ni yaptırırken bu camiyi de görmüş olabileceği ifade ediliyor. Türk Sanatı açısından merkezi plan ne demektir. Merkezi Plan, İslamiyet’in tevhid anlayışını simgeliyor ve cemaati geniş ve yüksek bir kubbe altında toplama fikrinde yatıyor. Aynı zamanda tabii ki merkezi plan Türklerin merkeziyetçi idari yapısında yansıtmış bulunuyor. Camiyi Atik dediğimiz Çarşı Atik Camiine gelecek olursak. Bu camide yine Dulkadir Beyliği dönemine aittir. Şuan Elbistan’da mevcut olan en eski tarihli eserdir. 1490’lıyıllarda Dulkadir Beyliğinin kudretli hükümdarı Alaüddevle Bey İnşa ettiriyor. Elbistan çarşısının da merkezinde yer alıyor. Cami beylikler dönemi mimarisiyle tabii ki Selçuklu mimarisinin özelliğini bir arada barındıran önemli bir eserimizdir. Kıbleye paralel 3 sahandan oluşmaktadır. Örtü sistemi de sivri kemerler yardımla kesme taş ayakların üzerine istinat ediyor. Türk İslam şehirlerinde bir şehrin, bir kasabanın merkezinde mutlaka Ulu Cami’ler yer alır. İslam hukukuna göre bir yerin şehir statüsünde veya kaza statüsünde olabilmesi için şu kurala bağlıdır. Bu kural nedir. Cuma namazı kılınır, pazarı durur, yer olması gerekir. Yani Cuma Namazı kılınan camisi olacak ve sabit çarşısı olacak. Bu özelliği Elbistan’da Çarşı Atik Camii kapsıyor. Daha sonra ziyaret ettiğimiz Himmet Baba Külliyesi oldu. Tabii Himmet Baba Külliyesi de Alaüddevle Beyin 1500 tarihli vakfiyesinde Himmet Baba adına Elbistan’da bir mescit, bir medrese, bir de zaviye ve mektep inşa ettirdiğini ifade ediyor. Medrese ve mektep günümüze gelmemiştir. Zaviyenin temel kalıntıları günümüze gelmiştir. Cami ve türbe yer alıyor. Türbesi yapılan Himmet Baba’nın yörenin sevilen ve din alimlerinden olduğu anlaşılıyor. Himmet Baba’nın ölümünden sonra da mescidin hemen kıble tarafına kendi türbesi inşa ediliyor. Tabi bu türbenin şöyle bir özelliği vardır. Türbenin dıştan girişini sağlayan kapısı yoktur. Burada mescidin mihrabı, namaz vakitlerinde mihrap, namaz vakitleri dışında ise türbeye geçit veren kapı olarak kullanılıyor. Bu özelliklere haiz bir cami-türbe ilişkisini Türk Sanatında tespit edebildiğimiz kadarıyla başka yerde göremiyoruz. Bu yönüyle de ayrı bir özelik sergilemektedir.”

Arif Bilgin de her caminin sosyal hayata etkisini, çeşitli yapılaşmalarla asıl dokuya zarar verildiğini, son zamanlarda bunların biraz düzeltildiğini, halkın camiler ile ilgili yanlış söylentilerini, mimari bazı özelliklerini, ilk yapılışlarındaki farklılıklarını ve camilerin tarihi süreç içinde geçirdiği değişiklikleri anlattı. Camilerden sonra misafirleri Kale Restoran’a davet eden Arif Bilgin, orada çay ikram etti. Birlikte çevreyi gezdi. Pınarbaşı’nın fotoğrafları çekildi. Daha sonra büyük bir masa etrafına oturarak, uzun uzun edebi sohbetler yapıldı. Abdurrahim Karakoç ve yörenin birçok şairi anıldı. Misafirlerle saat 21.00 sularında Kahramanmaraş’a uğurlandı.

Kahramanmaraş’ta Necip Fazıl Kültür Merkezi’nden hareket heyet, Yeşilgöz-Afşin (Eshab-ı Kehf-Dedebaba Türbesi)-Tanır (Hayati Vasfi Taşyürek, Derdiyok-Aşık Yener)- Berçenek (Aşık Mahzuni Şerif)-Alemdar-Afşin-Elbistan Termik Santralı-Elbistan (Ulu Camii, Çarşı Atik Camii, Himmet Baba Camii- Pınarbaşı) güzergahını kullanarak, gün boyu süren bir gezi organizasyonu düzenlediler.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder